27 Haziran 2013 Perşembe

Delilik


Bir insan acıdan delirdiğinde, diğerleri onun acısını değil, deliliğini görürler. - M. Menteş

26 Haziran 2013 Çarşamba

Yok



Kötüye giden her olayın ardında iyiye dair bir şeyler  arardım. Hüsn-ü tahlil bir bakıma. Anladım ki iyilikler,iyi haberler yokmuş. Artık kendime yalan söyleyemiyorum. Halim yok.

25 Haziran 2013 Salı

Hiç













    Öyle şeyler yaşıyorum ki delirmekten korkuyorum. Düşünemiyorum,anlatamıyorum. Öyle yorgunum ki... Ama yoruldum demeye hakkım yok. Mutsuz olunca da yazamazmış insan, hali kalmayınca yazamazmış içindekileri. Susmanın konuşmaktan zor olduğunu düşünmemiştim hiç.

10 Mart 2013 Pazar

Doktor

 Bazen doktorlardan nefret ediyorum. Sadece bazı zamanlarda ama.Bütün hastalar hissetmiştir bu duyguyu bence. Aslında çok sevdiğim insanlar da var aralarında. Hekim olursam kendimden de nefret ederim ben ara ara.
  Mesela...  Tümör olduğu için ameliyat yapıldı birkaç sene önce. Bu üçüncü ameliyattı. Patoloji sonucu temiz (!) Koca profesöre gidip bu sonucun hatalı olduğunu ameliyattan önce burada tümör olduğunu anlattım. Tabi ki tekrar inceleme yapıldı ve alınan parçaların kanserli olduğunu belirten rapor yazıldı. Sonra telefonla aradılar ve yanlış raporu getirmemi istediler. Geçmiş zaman tam hatırlamıyorum ama o doktor raporu vermem için çok ısrar etti. Ben olsam ben de isterim tabi. Ama vermedim, vermem. Neyse bunu geçeyim. Radyoloji doktorlarına ne demeli? Daha bir ay olmuş ameliyat olalı ciğerde onlarca tümör görüp kaç gece ağlattılar. Ameliyat yapan doktor baktı sonuçlara, o raporda yazanların hiçbirinin doğru olmadığını söyledi. USG çeken doktor boyunda lenflere geçmiş, dedi. Asistan doktorumuz yok öyle bi şey daha yeni ameliyat oldun dedi. Üstüne diğer doktora da hakaret etmişti pislik. Asıl o hakareti hak eden sendin çünkü gerçekten lenflere geçmişti :( Sonra o kadar parayı verdiğimiz, güvendiğimiz tek kişi olan doktor ameliyattan bir gün önce, yine benim ekibim yapacak ama ben Çapa'da ameliyat yapamam, dedi. Çünkü başka bir servisin hastasıydık ve diğer profesörden çekiniyordu. Ameliyata bir gece kala diğer profesöre gittiğimizde ücretin ne kadar olacağı bize bıraktı. Yani insan hayatı söz konusuysa paranı ne kadar önemseyebilirsin? Adamın gözlerinden okuduğum tek şey paraydı. İnan bunlar yaşadıklarının bir kısmı daha neler neler var da yazmaya zamanım yok Hala cehennemin içindeyim. Aynı yerde kemoterapi alan bir sanatçı vefat etmiş bugün. Etkileniyor insan.. Her neyse burayı kendi sorunlarımı anlatmak için açmadım. O sözünü ettiğim onlarca doktor var ya onlara aslında tam anlamıyla kızamıyorum. Ara ara, sadece ara ara gelen bir duygu bu. İstediğim tam da doktor olmak değil aslında. Ben sadece umut olmak insanlara yardım etmek istiyorum. Doktor olamazsam başka bir yol bulurum yardım edebilmek için. Yazıyı kazara biri okursa çok çok özür diliyorum. Sadece kendimi rahatlatmak için yazdım. Pek iyi sayılmam bugünlerde. Bu yazıyı sınavdan sonra sileceğim.

10 Şubat 2013 Pazar

Hüzün belirsiz bir boşluk açıyor içimde zaman zaman. İçini boşaltıyor her şeyin. Anlamsızlığa bürünüyor her taraf. Bu hüznün içine uzanabilecek, boşluğu bulabilecek eli bulamadım hala. Bu hüznün bir parçası olanı bulamadım. Nerdesin?

8 Şubat 2013 Cuma

Hayali

     Laboratuvar ve derneği böyle bir yere kuralım.

















 Canımız sıkıldığında bahçesine çıkar çay içeriz. Kediler de olur. Bahçesine çiçekler dikelim. Aydınlatma da yapalım. Çocuklar mutlu olsun.






 Bütün bunları Türkiye'de yapabileceğimizi pek sanmıyorum ama hayal kuruyorum işte :)

20 Ocak 2013 Pazar

Puslu Kıtalar Atlası'ndan

Bünyamin, babasının yatağında kıvrana kıvrana sayıkladığını farkettiğinde onu hemen uyandırdı. Arap İhsan yeğenine, eğer fazla yiyip içip rahat döşeklerde çelebi uykusu uyursa, işte böyle kabuslar göreceğini söylerken, alibaz, uyanan adama hayretle bakıyordu. Çünkü üç yaşına kadar afyon ruhuyla sızdırılan bu zavallı yavrucakta uykusuzluk illeti vardı ve yıllardır gözüne bir damla uyku girmiş değildi. Şimdi artık pek emin olmasa bile, esneyen ve yataklarında horlayan insanların bir tür oyun oynadıklarını elinde olmadan düşünüyordu. Oysa gece boyunca daracık bir döşekte gözünü kırpmadan uzanmak tarife gelmeyecek kadar sıkıcıydı. Ne var ki sabah olup da gece görüldüğü söylenen düşler anlatılmaya başlandığında sohbetin tadına doyum olmazdı. Kendisine, uyuyan insanların ruhunun bedenden çıkıp uzak diyarlara gittiği, orada ilginç ve tuhaf kişiler, hayvanlar ve oyuncaklarla karşılaştığı anlatıldığında uyuyanların aslında palavra sıktığından şüphelenmeye başlamış, ama bozuntuya vermemişti. Uyku nasıl bir şeydi? Hepsinden önemlisi rüya diye bir şey gerçekten var mıydı ve insanlar onu sahiden görebiliyorlar mıydı? Çok eğlenceli olduğu kesindi fakat o, rüya görebilmek için uyumak zorunda olduğunu da biliyor ve her gece yatsı ezanından hemen sonra er ya da geç günün birinde uyuyacağı umuduyla yatağına yollanıyordu. O'nun dünyasına aşina olmayanlar, rüya göremediği için üzülen bu oyunbaz çocuğun aslında alacalı düşler kadar renkli bir alemde yaşadığını nereden bilebilirlerdi?