6 Ağustos 2012 Pazartesi

Alev Alev


Dede:  Geçmişini asla unutamazsın.Hep bir iz...Bazen küçük bazense büyük bir iz kalır.Bu izleri öyle kolay kolay silemezsin.Kimi zaman da her şeyi unutmuş gibi görünür.Ama hep küçük bir parça vardır,ona tüm geçmişi hatırlatan.
İnsan geçmişinden utanmamalı,korkmamalı.Her ne yaptıysa açık açık söyleyebilmeli.Sahiplenebilmeli onu. Bazen de işte onu orada öylece bırakıp gitmek,hiçbir şeyi hatırlamamak istersin.Pişmanlıklarını,üzüntülerini...Çünkü ne kadar bağlı olsan da ne kadar çok sevsen de yoluna devam etmek zorundasın.Ama tabii bunu yapmadan önce kendine sorman gerekiyor. Ben gerçeği gerçekten unutmak istiyor muyum?

Leyla: Ne yapayım?Yani...Aşk bir gönül yanılması değil mi sonuçta?


Dede: Hiç olur mu evladım?Hiç olur mu?Aşk gönül yanılması değildir.Tersine aşk gönlün yanmasıdır.Sen ne yaparsan yap,eğer bu ateş içine düştüyse onu söndüremezsin öyle sudan sebeplerle.

                                                                                                                  Leyla ile Mecnun

 Kalp midir insana sev diyen, yoksa yalnızlık mıdır körükleyen? Sahi sevmek nedir? Bir muma ateş olmak mıdır, yoksa yanan ateşe dokunmak mı? 

                                                                                                                                    Mevlana
Feridun Düzağaç- Alev Alev  http://fizy.org/#s/1ajf3l

1 Ağustos 2012 Çarşamba

  Endişe, korku hiçbir zaman bırakmayacak peşimizi. Her insanın içinde olacak ömür boyunca. Ta şurada, işte orası tarif edilemeyen o boşlukta saklanacak.
  Korkularımız değiştiremiyor gerçekleri, olacakları, olanı. Bu yüzden tüm korkaklığıma rağmen umut ediyorum, kırılıp dökülmelerime aldırmadan inandığım şeyin peşinden gidiyorum. Bizi biz yapan nedir bilir misin? İnandıklarımız. İnsanın en büyük zırhı, insanı insandan ayıran, insanı insana yaklaştıran inançtır.
  Hastanelerle iç içe büyüdüm desek yeridir. İnsanların acılarıyla yüzleştim çoğu kez. Yaşıtlarım gibi düşünemememin sebebi de bu olsa gerek. Küçücük arkadaşımı kaybettiğim gün, annemin hastalığını öğrendiğim gün, çaresizliği dibine kadar hissettiğim günler hep aklımda. İnsan bu  'Neden ben?' diye sormadı mı sanıyorsun ? Sordum. Evrenin tüm yollarının beni çıkaracağı kapı hep aynı sanki.

'Çoğumuz, ilahi bir müdahale olduğunda bunun çok büyük bir şey olduğuna inanırız.
Ancak bu, o an için göze çok önemsiz görünen ama aslında hayatınızın dönüm noktası olduğunu anlayacağınız küçük bir şey de olabilir.
Her birimiz eşsiziz. Ama hepimiz bir goblen oluşturmak için bir araya getirildik.Tamamını görmek için bir adım geri çekilmeden anlaşılamayacak kadar büyük bir goblen.Bir noktada, hepimiz uyanırız ve bir seçim yapmamız gerekir.
 Tanrı’nın yaptığı şeyin iyi bir şey olduğuna inanıp umudu mu seçeriz yoksa sağa sola yalpalayıp kendimizi kaosa teslim mi ederiz?' 

 Bu konuşmayı Flash Forward izlediysen hatırlamışsındır. Ben umudu seçiyorum.Evren kiminin tesadüf kiminin kader dediği şeyle bu yola sürüklüyor beni
Sebepler sonuçlardan önce olur. Ve diğer bir şekilde bu asla olmaz. Nesnelerin kendilerini imkânsız yapacağına inanmıyorum. Öyle olsalardı, o zaman tüm evrenin bir kaosa sürüklenmesini durduracak hiçbir şey bulunamazdı. '  der Hawking bir belgeselinde.
 Evrene, o büyük goblene bırakıyorum hayatımı. 

Not: Her yazının başlığı olmaz ki .Ben başlık atmaktan pek hazzetmem